İOİ Kitabı: Sunuş

26 Aralık 2023
Okuma süresi 9 dk

İnovasyon rekabet karşısında başarılı olmanın ya da rekabeti geçersiz kılmanın, değişen koşullara uyum sağlamanın ve büyümenin motoru. O yüzden kurumsal dünya için inovasyon çok önemli bir beceri ve her geçen gün önemini arttırmaya da devam ediyor.

İnovasyon konusuna ilgi duyan kurumların ilk yaptığı iş ise bir fikir yönetimi uygulamasını hayata geçirmek oluyor. Bu uygulamalar tüm paydaşlardan; ama çoğunlukla da çalışanlardan çok sayıda çözüm fikri toplamayı daha sonra da aşamalı bir değerlendirme ve eleme yaklaşımı ile cazip fikirlere ulaşmayı hedefliyor. Cazip görünen bir çözüm fikri bulunduğunda ise bir yapılabilirlik analizi yapılıyor. Pek çok öngörü ve tahmin ile beslenen analizler makul bir resim ortaya koyuyorsa çözüm detaylı tasarlanıyor. Daha sonra birkaç prototip veya bir pilot uygulama gerçekleştiriliyor. Çözümle ilgili olumlu geri bildirimler alınınca çözüm hayata geçiriliyor.  Tüm aşamaları geçerek hayata geçen fikirlerin sayısı gelen fikirlere oranla oldukça az oluyor; ama bu da normal kabul ediliyor. Dere yatağında altın aramak gibi, iyi bir inovasyon fırsatı yakalayabilmek için yüzlerce çözüm fikrini değerlendirip çalışmak gerektiğine inanılıyor. Peki bu yaklaşım nasıl sonuçlar üretiyor?

Bu şekilde kurgulanmış fikir yönetimi platformları, zaman içinde kurum için çok da cazip olmayan fikirlerle dolup taşıyor. Binlerce öneriden sadece onlarcası uygulanabiliyor. Bunlar da çoğunlukla artırımlı (kademeli) çözüm veya süreç inovasyonları oluyor. Bu durum da hem yönetimin hem de katılım gösterenlerin hayal kırıklığına uğramasına neden oluyor. Tüm inovasyon portföyü artırımlı inovasyon girişimlerinden oluşan kurumlar yeni ürün ve hizmetler üretemeyip bulundukları sektöre hapsoluyor.

Aslında inovasyon işinin doğasını düşündüğünüzde bu sonuç hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü birilerinin artırımlı inovasyonların ötesine geçebilmesi için, öncelikle anlamlı büyüklükteki ve kurumun ulaşabileceği bir kitlenin değerli ama tam karşılanamamış ihtiyaçlarının farkında olması gerekiyor. Sonrasında da bu ihtiyaca dönük cazip, yapılabilir ve makul bir çözüm kurgulayabilecek yetkinliğe sahip olması gerekiyor. Çoğu durumda, bu gerek koşulların tamamını ne çalışanlar ne müşteriler ne de tedarikçiler içinden karşılayan birileri çıkıyor. O yüzden bu gruplardan çıkan birilerinin, cazip bir çözüm fikri ortaya koyması oldukça zor oluyor. Bazen önerilen çözümler çok hoş ama çözülmek istenen sorunlar geçersiz veya düşük değere sahip oluyor. Bazen de çözülmek istenen sorunlar son derece geçerli ve değerli oluyor ama önerilen çözümler makul olmuyor.

Cazip olduğu düşünülen bir çözüm fikri bulunsa dahi, o fikri bu akışı izleyerek hayata geçirmek için çok şanslı olmak gerekiyor. Neden mi? Birileri bir çözüm fikri ile çıkageldiğinde “Şu sorunu veya ihtiyacı bu çözüm ile makul şekilde giderebilirim!” iddiasında bulunmuş oluyor. Bu iddia hem hedeflediği ihtiyaç hem de çözümü ile ilgili yeteri kadar test edilmemiş pek çok hayati varsayımı barındırıyor. Gerçekten böyle bir ihtiyaç var mıdır? Bu ne kadar değerli bir ihtiyaçtır? Bu kimler için değerli bir ihtiyaçtır? Çözüm teknik olarak yapılabilir mi? Çözüm gerçekten hedeflenen ihtiyacı ihtiyaç sahibi kitlenin arzu ettiği şekilde çözüyor mu? Çözümü hem hedef kitle hem de çözüm sağlayıcı için makul sayılabilecek bir finansal kurgu ile hayata geçirmek mümkün mü? Az önce aktardığım akışı izleyenler bu soruların cevaplarıyla ilgili varsayımlarının doğruluğunu en son aşamalarda görebiliyorlar. Çoğu girişim “Pek de hayal ettiğimiz gibi olmadı; acaba şunu şöyle mi denesek?” sorusunu kendine sorduğu noktada kaynağını ve motivasyonunu büyük ölçüde tüketmiş oluyor.

Özetle, kurumlardaki pek de parlak sonuçlar üretemeyen bu inovasyon tiyatrosuna artık son vermek gerekiyor. Peki o zaman inovasyon üretme çabalarının verim ve etkinliğini, üretilen inovasyonların başarı şansını arttırmak için ne yapabiliriz? Şimdiye kadar bu konuda yapılmış pek çok araştırma var. Bunları bir araya getirdiğinizde mükemmel bir reçete çıkıyor.

Bu reçeteye göre öncelikle, inovasyon yolculuğuna bir çözüm fikrinden değil, bir kitlenin ihtiyacından başlamanız lazım. “Kimin ihtiyacı var?” ve “Neye ihtiyacı var?” sorularının “İhtiyacı nasıl karşılarım?” sorularıyla aynı kıymette olduğuna; ihtiyaç sahibini ve ihtiyacı iyi anladıktan sonra çözüm geliştirip inovasyon üretmenin daha etkili ve verimli bir yol olduğuna inanmanız gerekiyor. Hedef kitleye “Ne istiyorsun?” diye sormanın ötesine geçebilmek, kullanıcıların dünyasına girip onları içeriden anlayabilmek bu aşamadaki en önemli yetkinlik olarak ön plana çıkıyor.

Bu araştırmalar yine gösteriyor ki; inovasyon yolculuğunuzun her aşamasında radikal katılım ve iş birliği sağlamak, yani hedef kitleyi, hedeflenen ihtiyacın çevresindekileri, farklı uzmanlıklara ve bakış açılarına sahip kişileri çalışmanıza katmak büyük fark yaratıyor. Ayrıca keşif odaklı planlama yapmak, yani tüm çalışmanızı elde edilmek istenen sonuçlardan yola çıkarak git-gelli bir şekilde planlamak başarı için son derece kritik oluyor. Peki başka ne var? Her kritik varsayımı geçerlilik seviyesi gittikçe artan sınamalara tabi tutmak; bol deneme yapmak gibi farklı başarı faktörlerini de dikkate almak gerekiyor.

Burada kabaca bahsettiğim tüm bu unsurları içeren yaklaşımı, sizlerin de müsaadesi ile İnsan Odaklı İnovasyon (İOİ) olarak adlandırmak istiyorum. İnsan Odaklı İnovasyon ismini kullanmamışlar; ama bu yaklaşımdan ilk bahsedenler arasında Clayton Christensen ve Anthony Ulwick’i sayabiliriz. Clayton 2003’te çıkardığı The Innovator’s Solution (1) adlı eserinde ana hatlarıyla İOİ yaklaşımını anlatıyor. Anthony Ulwick de Clayton’ın salık verdiği yaklaşımı 2002 yılında yayınladığı bir Harvard Business Review (HBR) makalesinde (2) ve 2005 yılında yayınladığı What Customers Want (3) adlı kitabında anlatıyor. 

O dönemde, Anthony ve Clayton’un ortaya koyduğu ilham verici olan ama detayları olmayan resmin eksik parçalarını ise takip eden yıllarda başkaları tamamlıyor. 2008’de Tim Brown’dan Tasarım Odaklı Düşünce (Design Thinking) (4) yaklaşımının hayatın her alanında inovasyon üretmek için nasıl kullanılacağını öğreniyoruz. 2010’da Alex Osterwalder (5) bir inovasyonu kullanıcıya sunarken iş modelini tasarlayabilmemiz için güzel araçlar gösteriyor. O yıllarda yazılım dünyası da yalın felsefeyi belirsizliğin yüksek olduğu ortamlarda uygulamanın yolları üzerine oldukça kafa yormaya başlıyor ve 2000’li yılların başında çeviklik rüzgarı esiyor. 2010’da Jeff Sutherland ve Ken Schwaber belirsizlik altında nasıl daha fazla değer üretebileceğimize dönük Scrum (6) adında bir yöntemi duyuruyorlar. İnovasyon da yüksek belirsizlik içeren bir iş olduğu için çevik yöntemler inovasyon çalışmalarının etkinliğini artırabilecek bir unsur olarak ortaya çıkıyor. 2011’de Eric Ries yalın prensipleri girişim ekosisteminde nasıl uyguladığını anlatan bir kitap (7) çıkarıyor. Bu sayede sözlüğümüze Yalın Yeni Girişim (Lean Startup) kavramı ekleniyor. 

Daha önce Joseph Schumpeter’in yaratıcı yıkım olarak adlandırdığı kavramı, Clayton (8) 1997 yılında daha fazla ete kemiğe büründürüyor. Ondan bazı inovasyonların bir sektörü nasıl radikal şekilde yenileyerek yıkıcı inovasyon haline geldiğini öğreniyoruz. Chan Kim ve Renée Mauborgne de 2004 yılında Mavi Okyanus Stratejisini (Blue Ocean Strategy) (9) anlatmaya başlıyorlar. Onlardan da rekabetten uzakta yeni pazarlar yaratan inovasyonların reçetesini öğreniyoruz. Düzen Yıkıcı Strateji (Disruptive Strategy) ve Mavi Okyanus Stratejisi (Blue Ocean Strategy), Michael Porter’ın Rekabetçi Strateji (Competitive Strategy) kavramı (10) ile birleşerek inovasyon stratejisinin tüm ayaklarını tamamlıyor. 

Clayton Christensen, 2016’da çıkardığı Şansa Karşı Rekabet (Competing Against Luck) (11) ile, İOİ yaklaşımın ne kadar kritik olduğunu ve başarılı inovasyon üretmeyi bir şans işi olmaktan nasıl çıkardığını anlatıyor. Anthony Ulwick de 2016’da Başarılmak İstenen İşler (Jobs-To-Be-Done) adlı kitabında (12) detaylı bir reçete ile kendi perspektifinden İOİ yaklaşımının nasıl uygulanabileceğinden bahsediyor. Sonra tüm bu reçeteleri farklı şekillerde birleştiren eserler de çıkıyor. Mesela İnovatörün Metodu (The Innovator’s Method) (13)… 

Burada kilometre taşı olarak gördüğüm eserlerden bahsettim sadece. Çok kıymetli pek çok başka çalışma da var tabii ki. Tüm bu çalışmalara Clayton veya Anthony’nin tarif ettiği arzu edilen sonuçlardan yola çıkarak yeni çözüm geliştirme perspektifi ile bir arada baktığınızda birbirini tamamlayan bir resim çıkıyor. Kimi büyük resmin ana hatlarını, kimi de farklı alt parçaların detaylarını netleştirmeyi hedefliyor. Hepsi bir araya geldiğinde de İOİ adını verdiğim inovasyon yaklaşımı ortaya çıkıyor.

Bu kitap, yukarıda kısmen bahsettiğim inovasyon külliyatının sentezi ile ortaya çıkan İnsan Odaklı İnovasyon yaklaşımının felsefesini ve bu yaklaşımı uygulayabilmek için gerekli detaylı bir reçete ve araç seti içeriyor. 

Genel yaklaşımı herkese yakın gelecek kişilerin ve şirketlerin gerçek inovasyon hikayeleri üzerinden anlatmayı hedefledim. Malumunuz, bir resim bin sözcüğe, bir hikâye ise bin resme bedeldir. Bu hikayelerin çoğu ilham verici örnekleri içeriyor. Ama bazı noktalarda bu yaklaşımının salık verdiğinin tersini yapmanın sonuçlarını da gösterebilmek için kötü örnekleri anlatan hikayelere de yer verdim. İOİ yaklaşımını hayata geçirebilmeniz için tavsiye ettiğim reçeteyi de genel yaklaşımı anlattığım bölümlerle harmanladım. Aynı bir yemek tarifi kitabı gibi, reçeteyi uygularken dikkat etmeniz gereken detaylara da yer vermeye çalıştım. Yani doğru ekibi nasıl bir araya getireceğinizi, nasıl bir akış izleyebileceğinizi, sonuç almak ve yol boyunca karşınıza çıkabilecek engellerin üstesinden gelmek için neler yapabileceğinizi de bu kitapta bulacaksınız. 

Kitap üç parçadan oluşuyor. Giriş adlı ilk kısımda, konuya yukarıdan bakma ve konunun felsefi tarafına temel seviyede hâkim olma fırsatını bulacaksınız. Eğer inovasyon başlığına ve ilintili kavramlara aşina biriyseniz Temel Kavramlar adlı bölümü pas geçebilirsiniz. Dört Artı Bir Adım adlı ikinci kısımda ise İnsan Odaklı İnovasyon yaklaşımının detaylarına ve bu yaklaşımı uygulayabilmek için izlenebilecek aşamalara yer verdim. Dört Adım, değerli bir ihtiyaç bulup uygun çözümü hedef kitle ile buluşturmaya kadar olan adımları içeriyor. Artı bir olarak ifade edilen son adım ise, İOİ yaklaşımını hayata geçirebilmenin en önemli başarı kriterlerinden biri olan radikal katılımı nasıl yönetebileceğinize ve inovasyon girişiminizi keşif odaklı bir bakış açısı ile nasıl planlayabileceğinize yönelik bir mini rehber içeriyor. Her aşamada kullanılabilecek pek çok araç var. Bu araçların amacını ve uygulama adımlarını da üçüncü kısımda bulabileceksiniz.

Bu kitabın, insan için yeni değer içeren herhangi bir şey üretmek isteyen herkesin işine yarayacağını düşünüyorum.  

Yeni değerlerin üretilmesine vesile olması ümidiyle…

Daha fazlası için…

Bu yazıda referans verilen eserler:

1. Christensen, Clayton M. The Innovator’s Solution: Creating and Sustainability Successful Growth. Boston : Harvard Business Review Press, 2013.

2. Turn Customer Input into Innovation. Ulwick, Anthony W. Boston : Harvard Business School Publishing, 2002, Cilt January.

3. Ulwick, Anthony W. What Customers Want: Using Outcome-Driven Innovation to Create Breakthrough Products and Services. New York : McGraw-Hill, 2005.

4. Design Thinking. Brown, Tim. Brighton, Boston : Harvard Business Publishing, 2008.

5. Osterwalder, Alexander, Pigneur, Yves ve Smith, Alan. Business Model Generation: A Handbook for Visionaries, Game Changers, and Challengers. New Jersey. : John Wiley and Sons, 2010.

6. Schwaber, Ken ve Sutherland, Jeff. The Scrum Guide. basım yeri bilinmiyor : Scrum Alliance, 2010.

7. Ries, Eric. Yalın Startup. İstanbul : Maltepe Üniversitesi Kitapları, 2019.

8. Christensen, Clayton M. The Innovator’s Dilemma: When New Technologies Cause Great Firms to Fail. Boston : Harvard Business Review Press, 1997.

9. Kim, W. Chan ve Mauborgne, Renée. Blue Ocean Strategy: How to Create Uncontested Market Space and Make the Competition Irrelevant. Cambridge : Harvard Business Review, 2004.

10. Porter, Michael E. Competitive Strategy: Techniques for Analyzing Industries and Competitors. California : Free Press, 1980.

11. Christensen, Clayton M., ve diğerleri. Competing Against Luck: The Story of Innovation and Customer Choice . New York : Harper Business, 2016.

12. Ulwick, Anthony W. Jobs to Be Done: Theory to Practice. Texas : Idea Bite Press, 2016.

13. Furr, Nathan, Dyer, Jeff ve Christensen M., Clayton. The Innovator’s Method: Bringing the Lean Start-up into Your Organization. Harvard Business Review Press  : Boston, 2014.

14. Kim, W. Chan ve Mauborgne, Renée. Blue Ocean Shift: Beyond Competing – Proven Steps to Inspire Confidence and Seize New Growth. basım yeri bilinmiyor : Hachette Books, 2017.

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir