İnsandan Başlayarak İnovasyon

21 Haziran 2023
Okuma süresi 3 dk

Yakın dönemlere kadar insandan başlayarak inovasyon üretmek, pek bilinen bir yol değildi. Zaten endüstri devriminden bu yana, onlarca yıl boyunca, işletmelerin en önemli derdi ürettikleri ürün veya hizmeti karlı bir şekilde mümkün olduğu kadar çok müşteriye ulaştırmaktı. O dönemlerde, teknolojik yeniliklerin ortaya çıkıp yaygınlaşması onlarca yıl alıyordu. Tüketicilerin de pek fazla seçeneği yoktu. O yüzden inovasyon üretme noktasında farklı bir şeyler üretip insanların önüne makul fiyat ile koyabilmek en önemli başarı unsuruydu. 

II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki yıllarda, W. Edwards Deming’in Toplam Kalite Yönetimi (TKY) yaklaşımı, tüm işletme iş akışı ile verimliliğin nasıl artırılacağını belirledi. Daha sonra palazlanan yalın üretim ve altı sigma gibi yöntemler de yöneticilere verimliliği arttırmak için israfı azaltmayı öğretti. Tüm bu yöntemler erken endüstriyel dönemin koşulları doğrultusunda geliştirilmişti ve amaçları işletmelerin tanımlı bir değeri verimli bir şekilde sunabilmelerini sağlamaktı. 

Artık günümüz iş dünyasında ise koşullar çok değişmiş durumda. Teknolojik değişim çok hızlı, teknolojiye erişim de çok kolay. Tüketicilerin önünde onlarca seçenek var ve hepsi daha iyi bir deneyim için kullandığı mevcut çözümü değiştirip başka bir çözüme atlama konusunda hem istekli ve hem de yetenekli. Bu şartlar altında insanlığın ihtiyaçlarına yeni çözümler üretebilmek için farklı yöntemler kullanılmak zorunda. İste tam da bu noktada İOİ yaklaşımı inovasyon girişimlerinin etkinliğini arttırabilecek bir yaklaşım olarak ön plana çıkıyor. 

Peki nedir İOİ? Kısaca, İOİ bir insan kitlesinin elde etmek istediği sonuçlardan yola çıkarak o kitle ile birlikte yeni değer yaratan çözümler üretmektir. Önce önemli bir ihtiyacı tam olarak çözülmeyen bir insan kitlesi bulursunuz. Bu kitlenin o ihtiyaç özelinde arzu ettiği deneyimi anlar ve hedef kitlenize bu deneyimi sunabilecek bir çözüm tasarlamaya çalışırsınız. Sonrasında da çözümü artırımlı bir şekilde hayata geçirirsiniz.

Bir kitlenin tam olarak karşılanmayan bir ihtiyacından yola çıkmanın, bir başka ifadeyle insandan başlayarak inovasyon üretmenin en önemli avantajı inovasyonu şans olmaktan çıkarmasıdır. Basit bir örnek üzerinden, insandan yola çıkarak inovasyon üretme yaklaşımını çözümden yola çıkarak inovasyon üretme yaklaşımı ile kıyaslamanızı sağlayacak bir soru sorayım. Çok farklı özellikleri olan bir çekiç geliştirip bu çekici değerli bulacak birilerini aramak bir çözümden başlayarak inovasyon üretme girişimidir. Mevcut çekiçlerin yarattığı bazı sorunlardan muzdarip olup bu sorunları iğreti geçici çözümlerle halletmeye çalışan büyük bir kitleyi bulmak ve bu kitlenin arzu ettiği çözüm deneyiminden yola çıkarak yeni bir çekiç tasarlamak ise bir insandan başlayarak inovasyon üretme girişimidir. Sizce hangi yolu izlediğinizde daha büyük şansa ihtiyacınız var?

Kurumsal hayatta, insandan başlayarak inovasyon üretme yaklaşımın güzel bir örneği, Unilever’in 2010 yılında Hindistan’da başlattığı Project Bushfire adlı girişim oldu. Bu girişim başta yöneticiler olmak üzere dört bin civarı Unilever çalışanının ülkenin dört bir yanına dağılıp müşteri gözlem ve mülakatı gerçekleştirmelerini öngörüyordu. Müşteri ile geçen iki günün ardından çalışanlar o kadar çok sürpriz içgörü ortaya çıkardı ki; bu girişim düzenli gerçekleştirilen bir etkinlik halini aldı. Bu içgörülerden yola çıkarak müşterilerle birlikte üretilen yeni çözümler şirketin finansal sonuçlarına da çok büyük katkı sağladı. 2012 yılında, Forbes’un Dünyanın En Yenilikçi Şirketler Listesi’nde en üst sırada yer alan hızlı tüketim şirketi Unilever Hindistan oldu.

Bir diğer güzel örnek de ABD’deki en yenilikçi yazılım firmaları arasında sayılan Intuit’ten… Acı Fırtınası (Painstorming) adını verdikleri kurumsal uygulama ile hedefledikleri alanlarda müşterilerinin acı noktalarını öğrenmeyi amaçladılar. Ürün yöneticileri, insan odaklı tasarım konusunda uzman bir kolaylaştırıcının refakatinde, hedef müşteri grupları ile bazen günler bazen de haftalar geçirip mülakat ve gözlem gibi etnografik araçları kullanarak içgörü elde ediyordu. Bu yaklaşımı ilk defa 2010 yılında uyguladıklarında ortaya çıkan SnapTax adlı finansal mobil uygulama çok büyük bir başarı elde etti.

Daha fazlası için…

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir